Büyük Önder Atatürk’ü özlemle anıyoruz

Abone Ol

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayatını vatanının bağımsızlığına adayan, kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanlığını yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 81 yıl önce 10 Kasım 1938’de, saat dokuzu beş geçe milletine veda etti.

Atatürk, 1881’de Selanik’te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım’ın arzusu doğrultusunda ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Atatürk, daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin isteği ile geçtiği Şemsi Efendi Mektebi’nde ilkokulu bitirdi.

Ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nden kendi isteğiyle ayrılan Atatürk, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesi’nde sürdürdü. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk’ü sınıftaki diğer Mustafa’lardan ayırmak için üstün yetenekli öğrencisine ikinci ad olarak “Kemal” ismini koydu.

Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik’te Fransızca dersleri gördü.

Daha sonra İstanbul’a gelerek 1899’da girdiği Harp Okulu’nu 1902’de teğmen rütbesiyle bitiren Mustafa Kemal, Harp Akademisi’nden de 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.

New folder (8)_ataturk2

İLK GÖREVİ İÇİN ŞAM’A GİTTİ

Atatürk, kurmaylık stajı için, 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri nedeniyle Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı verilen Atatürk, 1907’de merkezi Makedonya’nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı’na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı’nın Selanik’teki kurmay şubesinde görevlendirildi.

İstanbul’da 1909’da çıkan 31 Mart İsyanı’nı bastıran Hareket Ordusu’nda yer alan Mustafa Kemal, 1910’da Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta da görev yaptı.

İtalyanların Osmanlı Devleti’ne savaş açması ve Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Atatürk, 1911’de Tobruk’a gönderildi. Atatürk komutasındaki kuvvetler, Tobruk ve Derne bölgesinde İtalyanlara baskın şeklinde taarruz ederek büyük zayiat verdirdi. Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katılan Atatürk, Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı.

“VATANIN MÜDAFAASINDAN DAHA MÜHİM VE YÜCE VAZİFE OLAMAZ”

Atatürk, 1913’te Sofya’da ataşeliğe atandı. Ataşe olarak görev yaptığı sırada, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Atatürk, Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede görev almak istedi.

Kendisine “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz.” cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı:

“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.”

Bunun üzerine Atatürk, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığına atandı.

İngiliz ve Fransız harp gemilerinin, Çanakkale Boğazı’nın giriş tabyalarını topa tutması ve karaya asker çıkarma girişiminde bulunması üzerine 19. Tümen Komutanlığının Maydos’a (Eceabat) nakli ve Atatürk’ün 19. Tümen Komutanlığı olarak görevini sürdürmesi kararlaştırıldı.

Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran ve Conkbayırı’na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk’ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi.

Atatürk, Conkbayırı taaruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının göğüs cebindeki saati parçalayarak dönmesi sonucu mutlak bir ölümden kurtuldu.

Anafartalar Grubu Komutanlığı’na atanan Atatürk’ün komutasındaki kuvvetlerin taaruzuyla düşman ele geçirdiği tepelerden kıyı bölgelerine itildi. Arıburnu ve Anafartalar bölgelerinde kahramanca savaşan Atatürk büyük başarı kazandı ve albaylığa terfi etti.

Atatürk’e, Arıburnu ve Anafartalar’daki üstün başarıları nedeniyle Muharebe Altın Liyakat Madalyaları verildi.

New folder (8)_ataturk4

DOĞU CEPHESİ

Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanlığına atanan Atatürk, 1916’da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti.

Atatürk, 1917’de Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu.

Suriye cephesinde 1918’de 7. Ordu’ya komutan olarak atanan Atatürk, İngilizlere karşı başarıyla mücadele etti.

BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, ordu müfettişliği göreviyle İstanbul’dan ayrıldı.

Deniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı ve Türk milletine, “vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi.

Atatürk, vatanı ve milleti parçalanma tehlikesinden kurtarmak için başlatılan milli mücadele uğrunda serbestçe çalışmasına engel olmasından dolayı Osmanlı Hükümeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa etti.

Daha sonra Mustafa Kemal, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı ve açıklandı.

Atatürk’ün çabalarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihi görevine başladı. Milletin iradesi ve egemenliğini temsil eden Meclise ve hükümete başkan seçilen Atatürk, Türk bağımsızlık mücadelesinin askeri, siyasi ve sosyal lideri oldu.

TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. “Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmak” amacıyla kurulan AA, TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, milli mücadelenin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına tanıklık etti.

TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı.

Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” ifadelerini kullandı.

TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.

YUNAN ORDUSU BOZGUNA UĞRATILDI

İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi 1921’de, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.

Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz etmesiyle 22 gün sürecek Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.

Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırdı. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’e, TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” unvanı verildi.

Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.

New folder (8)_ataturk3

BÜYÜK TAARRUZ

Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz’u başlattı.

Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.

Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.

“LOZAN ANTLAŞMASI, BÜYÜK BİR SUİKASTIN YIKILIŞINI İFADE EDER”

İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı.

Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN İLK CUMHURBAŞKANI

Kurtuluş Savaşı’nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de cumhurbaşkanı seçildi. 1938’deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e 14 Haziran 1926’da İzmir’de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Suikast girişiminin elebaşları İzmir’de tutuklandı.

Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Gazi Mustafa Kemal’e, 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanunla “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.

Hatay’ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba gösteren Atatürk’ün bu amacı, vefatının ardından 1939’da gerçekleşti.

Hayatını milletinin ve vatanının bağımsızlığına adayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını yazdırdı. Atatürk 81 yıl önce 10 Kasım 1938’de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı’nda saat dokuzu beş geçe hayatını kaybetti.

DÜNYA LİDERLERİNİN ATATÜRK HAKKINDAKİ SÖZLERİ

Atatürk’ün vefatı sadece Türkiye’de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılanırken, yabancı devlet adamları birçok açıklama yaptı ve mesaj yayımladı.

Dönemin ABD Başkanı Franklin Roosvelt Atatürk’ün ölümünün ardından, “Benim üzüntüm iki türlüdür; önce büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm, ikinci üzüntüm ise bu büyük adamla tanışmak konusundaki içten dileğimin gerçekleşmesine imkan kalmamış olmasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Afgan Kralı Amanullah Han, “O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün Doğu, bütün Doğu ulusları için de en büyük önderdi.” ifadelerini kullandı.

İngiltere Başbakanı Lloyd George, “Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk ulusuna nasip oldu. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi?” değerlendirmesini yaptı.

İtalya Başbakanı Giovanni Leone, şunları kaydetti:

“Kemal Atatürk, yalnız yeni Türkiye’nin sembolü değil, aynı zamanda çağımızın en ilgi çekici şahsiyetlerinden birisidir. Çalışkan, güçlü ve hür Avrupa’nın diğer ülkeleri ile iş birliğine sağlam şekilde bağlı olan Türkiye, bugün de onun izinde yürümektedir.”

DÜNYA BASININDA ATATÜRK

Büyük Önder’in ölümü dünya basınında da geniş yer buldu.

Almanya’daki Dresdner Neueste gazetesinde, “Kemal Atatürk kendinden sonra geleceklere sadece yirmi yıllık bir eser değil, aynı zamanda dış dünyada da itibarını kanıtlamış ve yükselmekte olan bir devlet bırakmaktadır.” ifadeleri yer aldı.

ABD’de yayımlanan Chicago Daily Tribune’de Atatürk’le ilgili, “Halkından ayrılmış olması Türkler için trajik bir kayıptır ama bu aynı zamanda dünya için de bir kayıptır. Çünkü Kemal, Türkiye’yi insani ilerleme yoluna sokmuştu, hayatını onun hep daha ileri gitmesine adamıştı. Onun yönetiminde Türkiye, Yakın Doğu’da yeni bir istikrar unsuru oldu, saygı uyandıracak kadar kuvvetli ve talihsiz girişimlerden kaçınacak kadar bilge.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Belçika gazetesi Libre Belgique’de, “Türkiye’nin uluslararası ünü, itibarı ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. Ulusuna bu kadar az zamanda, bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk’tür.” ifadelerine yer verildi.

Çin’deki The China Press’de Atatürk’ün ölümüne ilişkin haberde şunlar kaydedildi:

“Yeni Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümü, sadece dünya çapında muhteşem bir şahsiyeti ve büyük bir lideri değil, on yıllar boyunca Türk halkının bağrında alevlenmiş ve büyümüş özgürlük ateşinin gerçek kaynağını da bizden ayırdı.”

Brezilya’daki O Estado de S. Paulo gazetesinde, “Tarih boyunca dünyanın hiçbir ülkesinde Mustafa Kemal Atatürk kadar gayretli bir lider görülmemiştir.” ifadesi yer aldı.

İngiliz gazetesi Daily Express’de, “Hiçbir modern lider Atatürk’ün karşılaşmış olduğu fiziksel ve sosyal güçlüklerle karşılaşmamıştır. Fakat Atatürk kendi rızasıyla bu güçlüklere karşı savaşmayı seçip Türkiye’nin batık ve tükenmiş kalıntılarını önce kurtarıp sonra ülkeyi tekrar inşa etme işine girişti.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Japonya’da yayımlanan The Japan Times da şunlar kaydedildi:

“Erzurum ve Sivas Kongrelerini düzenleyip başına geçtiği milliyetçi hareketi zafere taşıyan Atatürk’ün kariyerinin modern dünyada henüz bir eşine rastlanmamıştır. Ondan önce de birçok önder uluslar yarattı. Ama onun işi hepsinden zordu. O, asırlardır çürümeye yüz tutmuş bir ulusun yeniden ayakları üzerinde durmasını sağladı.”

ATATÜRK’ÜN NAAŞI 10 KASIM 1953’TE ANITKABİR’E NAKLEDİLDİ

Atatürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu, Dolmabahçe Sarayı büyük tören salonunda bir katafalk üzerine yerleştirilerek 3 gün süreyle milletin ziyaretine bırakıldı.

Cenaze, daha sonra 20 Kasım 1938’de Ankara’ya getirildi ve 21 Kasım 1938’de büyük törenle Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Törende, Çanakkale’de ve diğer muharebelerde Atatürk’e karşı savaşmış yabancı generaller de yer aldı.

Atatürk’ün naaşı, ölümünün 15’inci yılı olan 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN 10 KASIM MESAJI

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aziz milletimizin ve tüm dünyanın takdirine mahzar olmuş bir lider olan Gazi’yi anlamalı, milli irade aşığı bir şahsiyet, bir insan olarak gençlerimize ve çocuklarımıza anlatmalı; yaşanan zorlukları ve verilen eşsiz mücadeleyi unutmadan, birlik ve beraberlik içinde istikbal yolunda yakılan meşaleyi yeni nesillere emanet etmeliyiz.” ifadelerini kullandı.

İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 81. yılı dolayısıyla mesaj yayımladı.

Mesajında, Cumhuriyet’in banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete irtihalinin 81. yılında saygıyla yad ettiğini aktaran Erdoğan, aziz milletin tüm fertleriyle topyekun bir mücadele verdiği Kurtuluş Savaşı’nı zafere ulaştıran Atatürk’ün, milletten aldığı güçle büyük başarılara imza attığını ve dünya tarihinde saygın bir yer edindiğini ifade etti.

Erdoğan, “Aziz milletimizin ve tüm dünyanın takdirine mahzar olmuş bir lider olan Gazi’yi anlamalı, milli irade aşığı bir şahsiyet, bir insan olarak gençlerimize ve çocuklarımıza anlatmalı; yaşanan zorlukları ve verilen eşsiz mücadeleyi unutmadan, birlik ve beraberlik içinde istikbal yolunda yakılan meşaleyi yeni nesillere emanet etmeliyiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında, şunları kaydetti:

“Milletimiz, şehitlerimizin kanları ve gazilerimizin fedakarlıklarıyla savunulan bu vatan ve bayrağı, sonsuza kadar korumaya kararlıdır. Türkiye Cumhuriyeti, geçmişinden aldığı güçle tüm engelleme teşebbüslerine rağmen sağlam adımlarla ilerlemeyi ve büyümeyi sürdürmektedir.

Geleceğe her zamankinden daha büyük bir ümitle, daha büyük bir kararlılıkla yürürken bizler de bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize sahip çıkıyor, ülkemizi daha ileriye taşıyacak adımları yılmadan, yorulmadan hayata geçiriyoruz. Bu düşüncelerle, vefatının 81. yıl dönümünde Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile vatanımız uğruna fedakarca şehit ve gazi olan tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle, minnetle yad ediyorum.”

KILIÇDAROĞLU’NDAN 10 KASIM MESAJI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma mücadelesi verirken, kendilerine ilham olarak, karakteri özgürlük ve bağımsızlık olan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milletin kayıtsız şartsız egemenliği” anlayışına dayalı devrimci fikirlerini aldıklarını bildirdi.

Kılıçdaroğlu, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 81. yılı dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, ilelebet payidar kalacak Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, bedenen aramızdan ayrılışının yıldönümünde büyük bir özlem, saygı ve minnetle anıyorum.” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, mesajında şunları kaydetti:

“Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmanın mücadelesini verdiğimiz bugünlerde ilhamımız, karakteri özgürlük ve bağımsızlık olan Ulu Önder Atatürk’ün ‘Milletin kayıtsız şartsız egemenliği’ anlayışına dayalı devrimci fikirleridir. Biliyor ve inanıyoruz ki demokrasiyle taçlandırılmış cumhuriyetimiz sayesinde, iktisadi bağımsızlığa ve sosyal devlet anlayışına dayalı üretime, herkes için adalet ülküsüyle işleyen bağımsız yargıya, fikri, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetiştiren eğitim sistemine, toplumsal huzura ve komşularımızla barış içinde yaşamı öngören akılcı dış politikaya kavuşacağız. Bu bizim, Büyük Atatürk başta olmak üzere tüm vatanseverlere, cumhuriyetimizin kökleşmesi için yaşamın her alanında fikren ve bedenen mücadele etmiş tüm vatandaşlarımıza karşı ortak sorumluluğumuzdur.”

Kılıçdaroğlu, ebediyete intikal edişinin 81’inci yıl dönümünde Atatürk’ü rahmet ve şükranla andığını, aziz hatırası önünde saygıyla eğildiğini ifade etti.

BAHÇELİ’DEN 10 KASIM MESAJI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Atatürk’ün vefatının 81. yılı dolayısıyla mesaj yayınladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 81. yılı nedeniyle bir mesaj yayınlayan Bahçeli, Atatürk’ün, tarihe yön veren, talihe yol açan, yaşadığı zamanın dışına çıkıp ülkesinin ve milletinin yol başçısı olan büyük bir kumandan, imrenilecek bir devlet adamı, eşsiz bir siyaset ve dava insanı olduğunu vurguladı.

Mesajında Atatürk’ün vefatının ardından geçen 81 yıllık zaman diliminde, Türk milletinin ona duyduğu hürmet ve bağlılığın hiç azalmadığına dikkati çeken Bahçeli, şunları kaydetti:

“Eserlerine ve mücadele ahlakına yönelik muhabbet ve sadakat hiç aşınmamıştır.

Çünkü aziz Atatürk Türkiye’nin ortak kıvancı, Türk milletinin ortak değeri olarak sivrilmiştir.

Her fani ölümü tadacak, her naçiz vücut günü saati geldiğinde toprakla buluşacaktır.

Nitekim hayatın ve manevi nizamın şaşmaz gerçeği budur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunu idrak ve ifade edip Türkiye Cumhuriyeti’nin payidar kalacağına vurgu yapmış, ömrünü Türk milletinin istiklal ve istikbaline inançla adamıştır.”

Bahçeli Atatürk’ün mizacında korku, meşrebinde taviz ve teslimiyet olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

“Aziz Atatürk şerefli yaşamanın ve tam bağımsızlık onurunun somutlaşmış, ete kemiğe bürünmüş halidir.

Mütareke yıllarında düşman işgalini asla kabullenmemiş, esaret ve erimeyi asla tasvip etmemiş, bu nedenle de Milli Mücadeleye liderlik yaparak milletin egemenliğine dayalı bir yönetim ve rejim modelini inşa ve ihya etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti iman ve iradeyle tutuşan diriliş ve kurtuluş ateşinin hem müftehir mükafatı hem de muazzez neticesi olmuştur.”

Bahçeli, mesajında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ilkeleriyle, fikirleriyle, hedefleriyle, ülküleriyle, ülkesine ve milletine emsalsiz sevdasıyla tanınması, tasdik ve takdir edilmesi gerektiğini vurguladı.

10 Kasım’ın bir matem döneminden ziyade bir muhasebe ve murakabe günü olması gerektiğinin altını çizen, Bahçeli mesajında şu ifadeleri kullandı:

“10 Kasım, aziz Atatürk’ün her yönüyle bilinmesi ve özümsenmesi açısından mühim bir zamana işaret etmektedir.
O’nu anladığımız ölçüde hakkıyla ve layıkıyla anlatacağımız da bir hakikattir. Diğer yandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi hatırasını karalamak, eser ve izlerini kundaklamak niyetinde olan işbirlikçilerin ahlaksız ısrar ve iddialarında bugüne kadar bir gerileme yaşanmamıştır.
Hala onun ismine bile tahammül edemeyen hayırsızlara, 57 yıllık hayatını kötülemek ve kötü göstermek için fırsat kollayan hayasızlara tesadüf etmek acıklı bir hüsrandır.”

”ATATÜRK BİR SİYASET DEHASIDIR”

Bahçeli, mesajında Atatürk’ün inanmış bir Türk milliyetçisi, çağını kavramış bir inkılapçı, değişim dinamiklerinin yönünü iyi okumuş, bölgesel ve küresel gelişmeleri milli gerçeklere muvafık şekilde yorumlamış bir siyaset dehası olduğunu bildirdi.

Bahçeli, mesajında şunları kaydetti:

“O’na karşı yapılan saldırıların, atılan iftiraların, aslı astarı olmayan ithamların temelinde Türklüğün bekasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik hazımsızlık olduğu ayan beyan bellidir, hatta belgelidir. Devletimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten kim ya da kimler rahatsızsa onlara dikkat etmek, tuzaklarına karşı uyanık olmak büyük bir mecburiyettir. Türkiye Cumhuriyeti O’nun göstermiş olduğu hedefler doğrultusunda bugün çok daha güçlü, çok daha güvenli ve dik duruşludur. Kuruluş ruhu hamdolsun ayaktadır.

Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yol haritasına, tarihi gerçeklere, Türk milletinin ruh köküne tamamıyla müzahir ve münasiptir.”

Bahçeli, mesajında yeni hükümet sistemiyle birlikte Türkiye’de milli birlik ve beraberliğin çok güçlü bir şekilde teyit edildiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“İç ve dış mihraklara, terörizme, terör örgütlerine, aynı zamanda yerli ve yabancı destekçilerine karşı muazzam bir mücadele cephesi açılmıştır. Aziz Atatürk’ün yolundan sapanlar, terör örgütleriyle emel birliği içinde olanlar, demokrasi ve insan haklarını keyiflerine göre çarpıtıp tahrip edenler zamanı geldiğinde hesap verecekler, bedel ödeyeceklerdir. 29 Ekim 1923’ün yörüngesinden savrulup FETÖ, PKK/YPG’nin çekim alanına girenlerin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü fazilet ve ferasetle idraki akla da mantığa da aykırıdır.”

Bahçeli, mesajının sonunda, “Bu duygu ve düşüncelerle vefatının 81.yıl dönümünde aziz Atatürk’ü rahmetle, şükranla, saygıyla anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun diyorum. Herkes bilmelidir ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’dir, Türk vatanın istiklal ufkudur.” ifadesini kullandı.

MERAL AKŞENER’DEN 10 KASIM MESAJI

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 81. ölüm yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı.Akşener, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatınının 81. yılında saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.” ifadesini kullandı.
Kaynak Yeniçağ: Meral Akşener’den 10 Kasım mesajı

MİLLİ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR’DAN 10 KASIM MESAJI

Milli Savunma Bakanı Hululsi Akar, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 81’inci yılında mesaj yayımladı. Akar mesajında, milletlerin tarihine büyük liderlerin yön verdiğini belirterek, “Toplumlar tarihleri boyunca, karşılaştıkları zorlukları önderlerinin ilkelerinden ilham alarak, kederde ve kıvançta bir ve beraber olarak aşarlar, geleceğe emin adımlarla yürürler. Şanlı tarihimize damga vuran, Mill? Mücadelemizin Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ilkeleri, düşünceleri ve yaptıklarıyla her zaman ilham kaynağımız olan böyle bir liderdir” ifadelerine yer verdi.

’ATATÜRK’ÜN MİRASINA SAHİP ÇIKMAK BİZLERİN EN ÖNEMLİ VAZİVESİ’

“Bugün, Mill? Mücadelemizin önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu büyük komutan ve devlet adamı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ebediyete intikalinin 81’inci yıl dönümünde saygı ve şükranla anıyoruz” diyen Bakan Akar, mesajında şunlara yer verdi:

“Atatürk, gerek askerlik hayatı gerekse devlet adamlığı süresince cesareti, kararlılığı ve tükenmez enerjisiyle ülkesine ve asil milletimize büyük hizmetlerde bulunmuş, şanlı tarihimizin altın sayfalarında ve aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yer edinmiştir. Onun milletimize bıraktığı en büyük miras, kendi ayakları üzerinde durabilen, ekonomik, politik, askeri ve toplumsal alanlar başta olmak üzere her alanda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmayı hedefleyen, bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan egemen ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu mirasa sahip çıkmak, ülkemizi, aklın ve bilimin rehberliğinde geleceğe taşımak, bizlerin en önemli vazifesidir. Bu bilinçle asker, sivil tüm mensuplarımız; yılmadan, yorulmadan üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışmaktadır.”

’MÜCADELEMİZ EN SON TERÖRİSTE KADAR DEVAM EDECEK’

Akar, Türkiye’nin birlik ve beraberliğine kast eden terör örgütlerine karşı mücadele verdiklerini belirterek, “Kahraman ve fedak?r Türk halkı, yaklaşık yüz yıl önce bin yıllık vatanımızı işgal girişiminde bulunan yedi düvele karşı Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde nasıl mücadele ettiyse bugün bizler de birliğimize, beraberliğimize, huzur ve güvenliğimize kast edenlere ve arkasında yetmiş yedi düvelin olduğu terör örgütlerine karşı aynı azim ve kararlılıkla mücadele etmekteyiz. Mücadelemiz, başta FETÖ, DEAŞ, PKK/KCK/PYD-YPG gibi terör örgütleri olmak üzere vatan topraklarımızın, mavi vatanımızın, semalarımızın ve 82 milyon vatandaşımızın huzur ve güvenliğine yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden ’Ölürsem şehit, kalırsam gazi’ anlayışı içerisinde en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar, devam edecektir” mesajını paylaştı.

’HER ZAMAN VE HER ŞARTTA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Terörle mücadele kapsamında yurt içinde ve sınır ötesinde yapılan operasyonların, Türkiye’nin mücadelesindeki kararlılığının en açık göstergesi olduğunu aktaran Akar, şöyle dedi:

“Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından terörle mücadele kapsamında yurt içinde yapılan operasyonlar ile sınır ötesinde icra edilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe ve Barış Pınarı Harek?tı sınırlarımızda oluşturulmak istenen terör koridoruna müsaade etmeyeceğimizin ve bu konudaki bu azim ve kararlılığımızın en açık göstergesidir. Yurt içi ve sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele faaliyetlerimizin yanı sıra Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ve tüm mavi vatanımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi de aynı azim ve kararlılıkla korumaktayız. Garantör ülke olarak uluslararası hukuk çerçevesinde, kendi haklarımızı da Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını da korumaya devam edeceğiz. Karakteri, özgürlük ve bağımsızlıkla yoğrulmuş asil Türk milletinin egemenlik ve bağımsızlığını korumak; milli, manevi ve mesleki değerlerimize sahip çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılmak için atalarımızdan aldığımız ilhamla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karada, denizde ve havada, her zaman ve her şartta mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle, ebediyete intikalinin 81’inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha rahmet ve minnetle y?d ediyorum. Aziz Atatürk, ruhun şad olsun.”

Bu Yazıya Tepki Ver